25 Mayıs 2014 Pazar

"Dolaşım haberden daha önemli"

Haberin içeriği kadar dolaşımının da önemli olduğunu söyleyen Bülent Mumay, sosyal medyanın haberi ve haberin dilini değiştirdiği için öneminin altını çiziyor

Hürriyet Dijital Yayınlar Koordinatörü Bülent Mumay, dijital yayıncılık ve yeni medya üzerine Zafer Söken'in sorularını yanıtladı:

- İnternet ve akabinde gelişen teknolojilerle birlikte haberde ne değişti?

- Haber de haberin dili de haberin tüketimi de değişti. Haberle ilgili değişmeyen tek şey: Gerçeklik. Yaptığınız şeyin gerçeklikle olan ilintisi, ilişkisi, kamusal yararı, haberin insanlara günlük hayatta ve uzun vadede kattığı unsurlar değişmedi. Eskiden haberi, zaman ve mekan bağlamında ele aldığımızda çok daha dönüştürücü olarak algılıyorduk. Şu an çok daha basit şeyler bile habere dönüştü. Gazetelerde, televizyonlarda gördüğümüz şeylerin dışına çıktı haber. Bazı şeyleri sırf malumatfuruşluk olsun ya da sosyal medyadaki etkinliğimizi arttırsın diye haber olarak algılayabiliyoruz. Haberin bütün aşamaları değil tekil aşamaları bile gün içinde habere dönüşüyor. Kullandığımız mecralar insanları anlık detaylarla bilgilendirme gereği duyuruyor. Bunun için haberin bütününü tamamlamaksızın parçalarını bile haber olarak paylaşabiliyoruz.

- Peki, haberde kullanılan dil...

- Haber çok daha 'formal' bir şeydi. Haber belli bir kurgusu olan, kurallarla yazılan, kendi ağdalı sözcükleri olan bir kavramdı. Tabii bunu söylerken 5N 1K'dan ("Ne", "Nerede", "Nasıl", "Neden", "Ne zaman" ve "Kim" soruları) taviz verilmediğini de söyleyeyim. Elimizden geldiğince daha sokak diliyle, eski bir meslek büyüğümüzün aktardığı gibi "Dün akşam gittiğin sinema filmini arkadaşına anlatır gibi", uzatılmamış, fiilimsilerle uzatılmamış cümlelerle meramı anlatmaya çalışıyoruz. Bence bu iyi bir şey. Bunda da sosyal medyanın etkisi çok büyük.

- Felsefi anlamda bir değişiklik oldu mu?

- Felsefi anlamda da haberin dili değişti. Eskiden haber dilinin üst bir perdesi vardı. Biz gazeteciler kendimizi bilen ve aktaran olarak konumlandırırdık. Okurla ve izler kitleyle tek yönlü bir iletişimimiz vardı. Megafon benim elimdeydi. İletişim tamamen olmasa da, iki kanallı olunca haberin dili de değişmek zorunda kaldı. "Ben bilirim ve sana aktarırım. Sen ey okur! Sana aktarılanı dinlemek ve bu kadarıyla yetinmek zorundasın" dili de yavaş yavaş tarihin çöplüğüne doğru gidiyor. İyi ki de gidiyor.

- İnternette ya da dijital yayınlarınızda bazı haberleri anında girmediğiniz de oluyor. Bunlar hangileri?

- Özellikle özel haberlerde birkaçını mutlaka gazeteye bırakıyoruz. Hiç kimsede olmadığından emin olduğumuz, yankısının salt bizim üzerimizden olduğunda daha etkili ses getireceğine kanaat getirdiğimiz haberleri gazeteye saklıyoruz. Onun dışında gazeteye saklamak istemediğimiz haberlerin, ki bu yüzde 95'ini oluşturuyor, onların dışındaki yüzde 5-6'lık kısmını da belirli bir plan dahilinde sayfaya koyuyoruz. İnternetin de kendi deadlineları (önemli anları), pick (yükselişe geçtiği) zamanları var. İnsanların haber tüketme saatleri var. Örneğin saat 17.30'da mobil patlar. İnsanların mobilden internete bağlandıklarında daha kolay ve daha hızlı tüketebilecekleri haberleri veriyoruz. Daha doğrusu o saatte gelişmişleri o saatte vermeye çalışıyoruz. Tutup da 13'te olmuş bir olayı vermek için o saati beklemiyorum. Fakat 15.00 ya da 15.30'da olmuşsa hemen koymamaya çalışıyorum. O saatte insanların görmek istediklerini koyuyoruz. İnsanlar o saatte daha anlık daha tüketilebilir haberler istiyor. Örneğin akşam izleyeceği dizinin ya da derbi maçın detaylarını istiyor. Haber seçimini ona göre dönüştürüyoruz.

- Kağıt üzerine basılı haber bitecek mi? İnternet kurumların yaşayabilmesi için gereken geliri getiriyor mu?

- Sektörümüzün şöyle bir açmazı var: Yaygın medyanın reklam bütçelerinden aldıkları paylar gittikçe düşüyor. En büyük tehlike içinde kağıt, ardından radyo ve ardından televizyon yer alıyor. Henüz Türkiye'de internet, total reklam bütçesinden yüzde 8'lik bir pay alıyor. Aldığımız oranın birim fiyatları da çok çok düşük. Türkiye'nin en çok tıklanan haber sitesi olabilirsiniz, günlük 2 buçuk milyon farklı kullanıcı sitenizi ziyaret ediyor olabilir. Fakat bu hala buradan çalışan gazetecilerin ekonomilerini, bütçelerini ve maaşlarını çıkaracak durumda değil. Önümüzdeki 10 yılda da çıkaracak gibi değil. Kağıttan kaybettiğiniz geliri internetten kazanmak henüz olası değil. Sosyal medyanın Türkiye'de son 1 buçuk yılda patlaması bize şunu gösterdi: Ürettiğiniz haber değil haberin dolaşımı çok daha önemli. Gazetecilik anlamında söylemiyorum bunu.

- Bunu nasıl sağlayabilirsiniz?

hurriyet.com.tr gün içinde 450'ye yakın haber giriyor. Biz bu haberlerin sadece 60-70'ini mass (kitlesel) anlamda tükettirebiliyoruz. Çünkü onları ana sayfaya koyuyoruz. Ana sayfaya bağımlılığın dışında ürettiğiniz çok kıymetli içerik var. İlgilisi için çok iyi olan bir kitap fuarı dosyasını sadece birkaç kişi ana sayfada onu gördüğü için okuyabiliyor. Yüzde 100'ü değil ama okurun yüzde 20'sinin bunu okuma ihtimali var. Dolayısıyla o okur kitlesiyle o içeriği buluşturabilecek tek yöntem: O okur kitlesini bilip onun tüketim alışkanlıklarına ve taleplerine göre o haberleri ona vermek.

                                          İçeriği dinlemek için tıklayınız:   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder